Kütüphaneye gittiğimde de zaten yine çalışmış oluyorum aslında.
Ya mesleki gelişim, ya da çocuklara okuyacağım kitapları seçiyorum.
Tabii ki gizem ve polisiye kitaplarının oraya da bir göz atmadan asla çıkmıyorum kütüphaneden! 😍
Neden bu kadar polisiye seviyorum bilmiyorum. Belki rahmetli babamdan kalma bir alışkanlıktır.
Hep bana polisiye kitapları getirirdi okumam için.
Aslında matbaacı olduğundan bir sürü yayınevini tanıyordu ve hep kitaplarımı o alıyordu.
O konuda epey şanslıydım, kitaba para harcamak zorunda kalmıyordum 😁
Agatha Christie'yi keşfetmem 14-15 yaşlarına dayanıyor. Yaz tatillerimi ananemlerin evinde geçirdiğimi daha önceden yazmıştım.
Sıkıcı, sıcak yaz günlerinde, tatile gidemiyorsan, geçici bir işe girmemişsen, spor kulübüne de yazılmamışsan (o dönemin modasıydı yazın spor kulübüne yazılmak) ne yapabilirsin?
Yapabileceğim en iyi şeyi yaptım ve okudum, okudum. Günlerce, haftalarca.
Ah ne güzel günlermiş!
Sabah kalkıp bahçede kahvaltı ederdik, sonra ananemler teyzemler bahçede günlük işlerini hallederken (eğer işe gitmedilerse tabii, zira ikisi de çalışıyordu) ben gazete okurdum biraz. Sonra mızıklanmalarla yapılan bir iki ev işi, toz alma, annemin kurabiye pişirme gibi aktivite arayışları 😁sonrasında öğlen olurdu ve bu kez öğle yemeği yenirdi bahçede.
Genellikle şemsiye altında yerdik, çünkü her yer güneş olurdu.
Yemek genellikle hafif zeytinyağlılar, karpuz, peynir, gazoz ya da ev yapımı şerbet, ya da yöresel yemeğimiz 'iç'ten oluşurdu. İç, kısırın sulusu gibi birşey. Bat da diyorlar bazı yörelerde.
Biz bulgur, salça, maydonoz, yeşil biber, domates, ve soğan koyarız sadece ve salamura yaprak, lahana turşusu ve haşlanmış lahana yapraklarıyla yeriz.
Bazı yörelerde mercimek, kavurma falan da ekliyorlar ama bizimki daha sade.
Sonra akşam üzeri olurdu - günün en sevdiğim saatleri (idi bir zamanlar, şimdi en sevmediğim zaman dilimi haline geldi)
Akşam üzeri teyzemler, dayımlar annem babam ananem dedem kuzenlerim herkes toplanır ve bahçedeki masada kalabalık bir yemek yerdik.
Herkes birer birer işten gelirdi, bazen mangal yakılır, bazen normal yemek yenirdi.
Yemek üzerine masadan kalkılmaz, sohbet edilirdi.
Dondurma, meyve, çekirdek yerdik.
Çok eğlenirdim. Fark etmesem de çok mutluydum.
Hala mutluyum çok şükür. Ama insan geçmişi olduğundan daha mı güzel hatırlıyor nedir? Hep bir özlem var. Belki şimdi bu aklımla, yaşadığım bu deneyimlerle geçmişe gitsem hiç de hoşuma gitmeyecek...
Akşam menekşeleri...
Yine daldım anılara.
Ben de böyleyim işte. Geçmişimi çok net hatırlıyorum, birçok anımı, birçok kişiyi.
Nerelisin diye merak edecek olursanız, annem doğma büyüme İstanbullu; babam, babamın babası, onun babaları ve dedeleri İstanbullu, Üsküdar-Kuzguncuk o taraflardan. Ananem ve dedem Sivas'ın Divriği ilçesinden İstanbul'a 50'li yıllarda gelmişler sanırım. Yani 50 yıldan fazladır İstanbul'da ananem.
Memleketini fotoğrafta görünce hatırlayamıyor bile artık.
Keşke insanı istediği zaman memleketine ışınlayacak bir teknoloji icat edilse çok süper olmaz mıydı? 😍
Samatya'ya ışınlanır, sonra Alabama'ya dönerdim.
Bahçede salça yaptığımız zamanlar 😊
Ananemlerin mutfağı 💕
Ananemin güzel evi. Hayatımın 27 senesi bu evde geçti.
Allahım bu evin kapısını kapattırmasın 🙏
Öpülesi eller 💕 lif örer, patik örer, çorap örer.
Yaradan'a kurban olayım 💖
Şu kapıdan kimler geldi kimler geçti dili olsa da konuşsa...
En sevdiğim ikindi saatleri...
Ve sabah kahvesi 😊
Herkese güzel bir haftasonu dilerim!